KÖŞK TARİHÇESİ

Ayşe-Seniha Mayda Köşkü’nün inşa süreci ve mimarına ilişkin doğrudan bir bilgiye arşiv belgelerinde henüz rastlanmamıştır. Ancak Osmanlı Arşivi’ndeki bir belge, Kâmil Paşa’nın Saat Kulesi’nden sonraki dönemde de Mimar Péré ile şahsi mülkleri için çalışmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu belgede, “Fasülye’de Galazi Sokağı’nda Mühendis Mösyö Péré tarafından inşa olunan altı bab hane ve dört bab dükkân” ifadesi yer almaktadır. Kâmil Paşa’nın Saat Kulesi’ne gösterdiği özel ilgi ve bu belgedeki bilgiler, köşkün de Péré tarafından tasarlanmış olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. 

Kâmil Paşa, Aydın Valiliği görevinden sonra Kıbrıs’a dönmüş; İzmir’deki mülkleri ise kiraya verilerek elde edilen gelir ailesi arasında paylaşılmıştır. Arşiv belgeleri, köşkün zaman içinde Musevi İnas (Kız) Mektebi, Göztepe İtalyan Mektebi ve İzmir Hususi Devrim Ortaokulu gibi çeşitli amaçlarla kiraya verildiğini göstermektedir. Köşkün bilinen son kiracısı ise, 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren ilk askerlerden biri olan Mehmet Dürdali Karasan’dır. 

Mayda Ailesi, 1950’li yıllarda köşke yerleşmiş; Ayşe Mayda ise 2021’deki vefatına kadar burada yaşamını sürdürmüştür. İzmir’in modernleşme sürecinde etkin rol oynayan köklü ailelerden biri olan Mayda Ailesi, kent yaşamına, eğitim alanındaki reformlara ve kültürel gelişmelere önemli katkılarda bulunmuştur. Ayşe-Seniha Mayda Köşkü, bu tarihsel birikimin bir simgesi haline gelmiş; Safiye Ayla, Şerif Muhiddin Targan gibi sanatçıların yanı sıra Irak Kralı gibi devlet insanlarını da ağırlamıştır. Ayşe Mayda, köşkün kapılarını yalnızca özel konuklarına değil; öğrencilere, akademisyenlere, gazetecilere, yazarlara ve sivil toplum temsilcilerine de açarak yapının kente mâl olmasını sağlamıştır. 

Arkas Holding’in köşkün tarihini gözeterek gerçekleştirdiği incelikli restorasyon çalışmaları sonucunda Ayşe – Seniha Mayda Köşkü, 2025’te Arkas Sanat Göztepe adıyla kültür & sanat merkezi olarak yeniden hayata kazandırılmıştır.  

Mimari  

Yapının dış cephesinde kullanılan iki renkli tuğlalarla oluşturulan geometrik desenler, iç mekandaki zarif Art Nouveau detaylarıyla uyum içinde bütünleşerek, bu eserin usta bir mimarın elinden çıktığını açıkça ortaya koymaktadır. 

Yapının taşıyıcı sistemi dikkat çekici bir özelliğe sahiptir. İç mekânda, sıva altında gizlenmiş ahşap bir karkas sistem bulunmaktadır ve bu sistem kalın taş duvarlarla çevrelenmiştir. En dış yüzeyde ise tek sıra tuğla kaplama yer alır. Dış cephede görülen karakteristik tuğla örgü, yapının tamamen tuğladan inşa edildiği izlenimini yaratsa da, gerçekte ana strüktür taş duvarlardan oluşur. Ayrıca, teknik ve statik gereklilikler doğrultusunda ahşap karkas sistemi destekleyici unsur olarak kullanılmıştır. 

Hassas ölçüm yöntemleriyle yapılan tespitler, yapının tüm kat duvarlarının tam olarak üst üste denk geldiğini göstermektedir. Geleneksel yapılarda duvarlarda bir miktar kaymalar veya farklı açılarla karşılaşmak olağandır. Ancak Ayşe-Seniha Mayda Köşkü’nde bu tür şaşmaların olmaması ve detayların mükemmelliği, yapının başarılı bir mimar tarafından inşa edildiğinin en önemli göstergeleridir. 

Peyzaj 

Köşkün bahçesi, ağaç türleri açısından oldukça zengindir. Bahçede çam, fıstık çamı, kızılçam, sedir ağaçları, akçaağaç, akasya, dut, defne, erguvan, ıhlamur, jakaranda, Japon soforası, karaağaç, karabiber, keçiboynuzu, kokar ağaç, tespih ağacı ve zeytin ağacı bulunmaktadır. Köşkün arka bahçesinde bir gölet düzenlenmiştir. Bahçenin en önemli özelliklerinden biri, döşenmiş olan doğal taşlardır.  

Büyük yangının ardından harabeye dönen bugünkü İzmir Fuar alanı, Behçet Uz’un belediye başkanlığı döneminde fuara dönüştürülmeye karar verilince, molozların taşınma işi at arabalarıyla nakliyecilik yapan Ayşe Mayda’nın babasına verilir. Belediye, ödeme yerine oradan çıkarılan sokak taşlarını Mayda ailesine verir. Taşların bir kısmı ihtiyaç sahiplerine ve çeşitli kurumlara dağıtılırken bir kısmı ise köşkün bahçesinde kullanılmıştır.